İSLÂM ve TEFERRUAT

MEHMET SELİM POLAT

Posts Tagged ‘Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarımız olmasın mı ?

Parlementoyu hep dinsizler mi ele geçirsin; adamlarımız olmasın mı ?

with one comment

Partileşerek İslam adına hizmette bulunduklarını ima eden bazı çevreler şu ilginç ve garip savunmayı ortaya koyuyorlar “Bu gün meydanı zalimlere mi bırakalım?” ve yahutta “Şayet biz bu sistemde yerimizi kapmazsak, onlar başa geçerler. Eğer onlar da başa geçerlerse bizi ezerler, ama biz başa geçersek onları biraz dizginleriz, böylece daha az zulüm olur.

” Zalimlerden gelebilecek ihtimal dahilindeki tehlikeler için şer’i şerifin hükümlerinde bir değişiklik olamaz. Allah böyle korkuyla amel edenleri kınıyor ve şöyle diyor:
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları veli (dost ve yardımcı) edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin velisidirler. İçinizden onları veli edinenler, onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğuna yol göstermez.- Kalblerinde hastalık bulunanların ‘Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasına koştuklarını görürsün. Dikkat edilsin ki, Allah bir fetih yahut katından bir emir/azab getirecek de onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklar. (O zaman) iman edenler; ‘Bunlar mı bütün güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?’ diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de hüsrana uğramışlardır.(maide:51-52-53)”
Bize düşen her konuda olduğu gibi, bu konuda da işi  Allah ve rasulüne dayandırmak olacaktır. Acaba bu şekilde savunma yapan particilerin, savunmaları şeri kaynaklarca onları haklı çıkarır mı yoksa çıkarmaz mı?.Geliniz kaynaklara bakalım. İmam Hadiminin Barika adlı kitabında Günahlar zikredilirken geçen şu ibareye bir göz atalım: “Zulme sebeb olma ihtimali varken nazıra ve nezırın yaptığı işlere bakmak.”

Bu pasaja göre zulmetmesinden korkulan bir nazır yani bakanın ve ya vekillerin işlerine bakmak, işlerinde onlara yardım etmek, yanlarında çalışmak, dinimizce günahlar arasında yer almıştır.Ayrıca Allahu Teala ve tekaddes hazretleri Hud suresi 19.ayette şöyle der: “İyi biliniz ki Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.”

Şimdi bu zaviyeden bakınca zulüm her çeşidiyle haramdır. Bir müslümanın yeri zalimlerin sağı, solu, önü, arkası değil tam karşısıdır. Kimse hiç bir şekilde az zulüm yapmak için bu ümmetin başına geçemez. Hele hele İslam adına asla Sıfat ya islami olacak ya da zalim…Diyelim ki başa geçtiniz ve az zulüm yaptınız peki bunun hesabı Allah’a nasıl verilecek?Bunun hesabı nasıl verilir?Hele hele bu verilmesi gereken hesap kul hakkıysa…Zulmettiniz ya! Şehitlerden bile afv olunmayan bu vebal sizin omuzlarınızda sevaba mı tebdil olunacak? Ne diyeceksiniz? Çıkıp huzur-u ilahiye “Ya rabbi ben bu kadar günahı senin yolunda mücadele ve mücahede ederek mi kazandım” diyeceksiniz?

Tağut’ların ,Bel’am’ların  , makamında   ben  olmasam  , bir  başkası olacak  mantığı , tabi ki İslam’ın kabul edebileceği  bir mantık değildir . Bunu misalleştirmek  gerekirse (daha  iyi  anlaşılması için) : Çok  doğuran  lepistes  diye bir balık yavruluyor   ve  sizde  akvaryumda  bu doğum  anını izlediğinizi  hayal  ediniz. Küçücük  yavru  doğuyor  ve  hemen  yüzmeye  başlıyor.

Bu güzel manzarayı seyrederken ve  bu güzelliğin  hikmetlerini düşünürken , hiç hoşlanmayacağımız  bir  görüntü ile  karşılaşıyoruz  ve yavruları  doğuran  anne balık , doğurduğu  yavrulardan üç , beşini yiyiveriyor.Gerçi ,saklanamayan   diğer  yavruları  da akvaryumdaki  diğer  balıklar  yiyiveriyor.

Buna  rağmen anne  balığın  kendi  yavrusunu  yemesini hoş karşılayabilirmiyiz. Tabiki hayır . Şimdi anne  balığa  sorsak ,bize aynı particilerin metoduyla cevap vererek:“ben yemesem ,nasıl  olsa  başka balıklar yiyecekti“.Bu cevap  mantıklı, doğruluk  payı  olduğu  gözükse de  asla kabul  edilemez. Yavrusunu  yiyen  bu  anne  balığa , onun  bir anne  olduğunu  , kendi  karnında  büyüttüğü  ve doğurduğu yavruyu  yememesi gerektiğini , yavruları  başka  balıklar  yese  bile  , bir  anneye  kendi yavrusunu yemesinin  hiç  mi hiç yakışmadığını anlatmak isteriz.Tabi ki bu  bir hayvandır . hayvan olduğu  için  ne  kendisiyle  konuşuabilir , ne de  yargılayabiliriz. Fakat ya  insanlar!

Kendi  yavrusuna  saldırır  gibi , kendi dinine saldıran , kendi  dinine zarar veren insanlar !

“buraya  ben oturmasam , bir başkası  oturacaktır” diyerek  bu koltuklara  oturan ve dünyevi kaygılar  ile  tağut’luk  ve  bel’am’lık  misyonunu  icraate döken  kıt  beyinli  ahmaklar ile  , yediği  yavruları  için  “ben yemesem  bir  başkası  yiyecekti” diyen  balıklar  arasında  tek  fark  vardır . balık hayvandır , bunlar  ise  insandırlar , ve  akıllarının  olduklarının   iddiasındadırlar.

Written by MEHMET SELİM POLAT

Eylül 10, 2009 at 2:01 am